Günümüzün hızlı tempolu yaşamı, sürekli baskı altında olmamıza ve sık sık öfke ve stresle başa çıkmamıza neden olabilir. Bu sıradan sandığımız duygusal tepkilerin, bedenimizde sessizce bir tehlike başlattığını biliyor muydunuz? Yüksek tansiyon, bu duygusal gerilimlerin yavaşça oluşturduğu bir sonuç olarak ortaya çıkabilir.
Sakin olduğumuzda kalp atışlarımız düzenli, nabzımız ve tansiyonumuz normaldir ve iç organlarımıza iyi bir kan akışı sağlanır. Stres söz konusu olduğunda ise iç organları besleyen damarlar daralır ve kan akışı daha çok gövde, kol ve bacaklarda ki kaslara yönelir. İç organları besleyen küçük kan damarları daralınca kalbin daha çok çalışması gerekir. Kalp daha hızlı ve daha güçlü atmaya başlar. Buda nabız atışını hızlandırır ve kan basıncını yükseltir. Genellikle kriz atlatıldıktan sonra beden normale döner fakat duygusal gerilimin sürmesi durumunda yüksek tansiyon kronikleşebilir.
Yapılan araştırmalarda öfke ile tansiyon arasındaki ilişki incelendi. Araştırmalar sonucu öfkesini yapıcı bir şekilde aktaran kişilerin tansiyonlarının daha düşük, öfkelerini aktaramayan, bastıran kişilerin ise tansiyonlarının yüksek olduğu görüldü.
Aynı zamanda öfkelerini yapıcı aktarabilen kişilerin daha az kaygı ve depresyon yaşadıklarını bildirildi.
Sonuç olarak stres ve öfke, yükselen tansiyonun sessiz tetikleyicileri olabilir. Duygusal sağlığımızı göz ardı etmek, bedenimizin uzun vadeli sağlık sorunlarına davetiye çıkarmasına neden olabilir. Bu nedenle, duygusal iyi oluşun bedensel iyi oluşla iç içe geçtiğini unutmayın.